sene 1980-1990 araları;
bir gün önceden babam rahmetliyle koltuğun altındaki sandığı çıkarır içinde , barut ,çeşitli numaralarda saçmalar, boş kağıt fişekler keçeler, kapsuller .... bunların altına sofra bezi serer akşam yemeğinden sonra fişek dolumu yapmaktan büyük zevk alırdım.hele o boş kovanların pejmürdeliği ,içindeki barut kokusu harikaydı. kışın olduğu için sobanın yanında bu işi yaparken valide de çay getirdimi deyme keyfe. fişekler ördek avına göre göle şafakta gitmek üzere hazırlanırdı. doldurduğumuz fişekler 16 lık tek kırma benim ( 1965 model beretta ), babamında 12 lik çifte sentetien di. sonra fişekleri kütüklüğe dizer tüfeklerle birlikte sert hava şartlarına karşı sıkı giyimler hazırlanırdı. sabahın 3 ü dedimi beraber mobillete biner o soğukta göle 10 km yol teperdik.
göle geldiğimizde hemen kenara sazlardan güme denilen pusu yeri hazırlar günün doğmasını beklerdik. derken ördekler kenara doğru gelmeye başlar. iyice beklerdik çok yakınımıza gelsin diye. içlerinden seçerdim. bozmu? yeşil başmı? göveç ağızmı ? veriiimi? turunc kafamı diye . en az ikisinin bir araya gelmesini 30-40 metre kadar bekler sonra çakardık ve kalıırdı bir ikisi. sesten havalanan ördekler yarım saat geçmeden birdaha gelirdi. saat 9 a geldimi çeker giderdik. birinde babamın tüfeği ateş almayınca yanına çağırdı.baktımki dıştan çakmak yayı gevşemiş iğneyi tam vurmuyor. hemen don lastiğini çıkarıp çakmağa bağladım .ucunuda kundağa.çok komik görüntü oluşmuştu.
sonunda 3-5 vurdukmu o zevkle geri döner valideye havamızı atardık . temizlemesi desen ayrı bir ölümdü.
sene 2008-2009 aynı yerler;
şimdi ise eskiden avlandığımız yerlerde setler yapıldı doğallık diye birşey kalmadı. otomatik tüfekler çıktı.elde yapılan fişekler tarih oldu ve 80 metreye ulaştı menzilleri. sürüler denk geldiğinde katliamlar yapıldı. gölün suyu sulama birlikleri tarafından sömürülerek doğal yaşam bitirildi. elle bile yakaladığımız sazan balıkları yerine şimdi dökme ile yakalamak çok zor çünkü kalmadı. zenginler sürat motorlarıyla gelip yüzlerce katliam yaptılar. gölün su çıkmayan yerleri köylüler tarafından arazi haline getirildi..
artık sadece bir görüntü oldu .hatta o bile kalmadı. çevre müdürlükleri kuruldu iş işten geçtikten sonra. tekrar hayata geçmesi artık zor . ingiletere bugün için göç hayvanlarına sahip çıkıyor ve ülke dışına çıkmamaları için gerekli önlemleri alıyor. çok uzak değil yakın bir zamanda evlatlara bunların sadece resimlerini göstereceğiz. silah teknolojileri ve otomaik tüfekler artıyor ama av sahaları tersine küçülüyor. avcılardan alınan harçları çevre müdürlükleri nereye harcıyorsa hiç bir şey yaptıkları yok. ormanlar hazine yerleri hep satılıyor. tarım alanlarında gizlenecek saklanacak sote yerlerde kalmadı. gözü dönmüş çiftçiler bir metre bir metre tarlalarını sürerek merada koymadılar. torpilli olanlar yüzlerce dönüm beleş araziye sahip oldu. çayırlarda otlanan hayvanlarda evlerde suni yemlerle beslenerek içtiğimiz sütlerde yediğimiz etlerde fabrikasyon oldu. tavuk bile beslenmez oldu evlerde çünkü markette temizlenmişi kanadı eti budu ayrı satılıyor.bunların tadıda hep aynı yemler ve hormonel gıdalar yüzünden samandan farkı kalmadı. eskiden hasta olmazken şimdi arkamız açılınca hemen grip nezle oluyoruz. bizler vitamini doğayı el birliği ile yok etmeye hızla devam ediyoruz. en verimli tarım arazilerine partizanlık ruhuyla sanayi ruhsatları verildi. halada veriliyor. ne hayvanların dili var dertlerini anlatabiliyor nede yok edilen ağaçların dili var ne de çayırdaki sazların otların. ama zamanla doğa bize öyle bir ders verecekki o zaman gelmeden onların vekili ağzı dili olmazsak çok geç kalmış olabiliriz.