HERGÜN gazetelerde okuyoruz; buzullar eriyor, kar yağışları azalıyor, okyanuslar ısınıyor, atmosferde karbondioksit oranı artıyor, deniz seviyesi yükseliyor, orman yangınları artış gösteriyor, ırmaklar kuruyor, göller küçülüyor.
Mevsim normalleri dışındaki hava olayları karşısında uzmanlar bile şaşırmış durumda. Bahar erken geliyor, çiçekler vaktinden önce açıyor, pek çok bölge kuraklık yaşıyor… Mercanlardaki hayat tükeniyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor, salgın hastalıklar yayılıyor…
Yaşanan tüm bu değişiklikler, daha doğrusu tüm bu bozulmalar, adını sıkça duymaya başladığımız "küresel ısınma" ile yakından alakalı. "Dünya atmosferi ve okyanusların ortalama sıcaklıklarındaki artış" anlamına gelen küresel ısınma, son yıllarda rahatlıkla saptanabilir, hatta günlük hayatta hissedilebilir bir düzeye ulaştı. Önceleri bir komplo teorisi olarak görülebilen bu konu, bugün insanoğlunu tehdit eden ciddi bir tehlike olarak karşımızda duruyor. Havaya saldığımız gazların yok olup gideceğini düşünürken, bu son yaşanan gelişmeler dünyamızın gerçekten de içinde yaşadığımız ‘evimiz’ olduğunu ve ona çok iyi bakmamız gerektiğini inkâr edilemez biçimde ortaya koydu.
Dünyamızın başına gelenler
Dünyamız, en başta, iklim değişikliklerinin yol açtığı felaketlerle boğuşmakta. Bunların başında da buzulların erimesi geliyor. Herkesi şaşkınlığa sürükleyen bu olay, kömür, petrol, doğal gaz, diğer bir deyişle fosil yakıtların tüketiminin yeryüzünde gözlemlenebilen etkisi. Araştırmacılara göre atmosferdeki karbondioksit oranı yüzbinlerce yıldır ilk defa bu kadar yoğunlaşmış durumda. Aşırı karbondioksit ve metan yerküreyi kuşatıp ısıtıyor ve böylece iklimler alt üst oluyor. Kloroflorokarbon gazlarının yoğunluğu karşısında atmosferin koruyucu tabakası ozon deliniyor, kutuplardaki buzullar eriyor.
Dünyanın dört bir yanından gelen haberler bu konuya daha fazla ilgisiz kalınamayacağını açıkça ortaya koymaktadır. Afrika’nın en yüksek dağı olan Klimanjaro’nun karlarının ve Alp Dağları'ndaki buz kütlelerinin erimesi, Antarktika'nın parçalanmaya başlaması, son 10 yıl içinde Güney Kutbu'ndan neredeyse Connecticut eyaleti (bir ülke) büyüklüğünde bir buz kitlesinin koparak ayrılmış olması bunlara etkili birer örnek. Bir diğer örnek ise buzul tabakasında Avrupa’nın kuzeyinden kutba kadar uzandığı belirlenen dev kırık. Avrupa Uzay Ajansı bu kırığın İngiltere’den daha büyük olduğunu söylüyor. Ajans ayrıca Norveç’in kuzey ucundaki Svalbard takımadalarıyla Sibirya’nın Severnaya ve Zemlya adalarından kutba uzanan bölgede geniş bir kırık bulunduğunu da tespit etmiş bulunuyor.
Kuzey Kutbu'nda başgösteren gelişmeler ise duyanları hayrete düşürmekte. NASA’nın son verilerine göre Kuzey Kutbu’nda yıl boyunca daimi olarak görülen buzullar %14 oranında azalma gösterdi. Buradaki buzul tabakasının iklim sıcaklıklarındaki artış yüzünden küçüldüğü bildiriliyor. NASA araştırmacıları Kuzey Kutbu’ndaki buzulların eskisinden çok daha hızlı eridiğini ve dünyanın diğer bölgelerine oranla iki kat fazla ısındığını haber verdi. Bu durumun dünya ile okyanusun hassas eko-sistemini oldukça etkileyeceği bildiriliyor. NASA bilim adamları ayrıca son 30 yılda yerküre sıcaklığının her 10 yılda 0,2 derece artarak çok hızlı bir yükseliş gösterdiğine dikkat çekiyorlar.
Bundan sonra neler olacak?
Bilim adamları sera gazlarının salınımının yakın gelecekte yol açabileceği sorunları şöyle özetliyorlar:
- 2070'te dünya buzulsuz kalabilir ve bu da küresel çölleşmeye, deniz seviyesinin yükselmesine neden olabilir.
- Kuzey Kutbu’ndaki buzullar 35 yıl sonra tamamen ortadan kalkabilir.
- Buzulların erimesi kutup ayıları gibi bazı hayvan türlerinin yok olmasına yol açabilir.
[Resim Engellendi: http://s1b.directupload.net/images/090421/odojho92.jpg]
[Resim Engellendi: http://s11.directupload.net/images/090421/ytta7os5.jpg]
- Buzulların erimesinin deniz seviyesini yükseltmesi ile birlikte alçak kesimler su altında kalabilir.
[Resim Engellendi: http://s2b.directupload.net/images/090421/rw5y6xn4.jpg]
- Dünya küresel ısınma nedeniyle önümüzdeki 10 yıl içinde geri dönülmez bir noktaya gelebilir.
- Ormanlar yok olabilir ve bununla birlikte çölleşme yaşanabilir.
- Çölleşmenin ve kum fırtılarının olumsuz etkileri tarımcılığı yok edebilir.
- Salgın hastalıklar önüne geçilemeyecek şekilde artabilir.
- Ormanların çöle dönüşmesi ile canlı türleri yok olabilir.
- Kuraklık başgösterebilir ve yiyecek stokları tükenebilir.
- Yükselen deniz seviyesi kıyılara yakın tatlı su kaynaklarındaki tuz oranını artırabilir, bu da içme ve sulama suyu sıkıntısına neden olabilir.
- Mercanlardaki canlılık yok olabilir.
- Gezegendeki canlı türlerinin %30'u yok olma tehlikesiyle karşılaşabilir ve ekolojik denge buna bağlı da bozulabilir.
- Göçler başlayabilir ve yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç edebilir.
Küreyi ısıtan suçlu bulundu
PEKİ tüm bu olumsuz haberlerin nedeni olan küresel ısınmanın sebebi ne? Dünyanın doğal gidişatı mı, yoksa insan eliyle gerçekleştiği söylenebilir mi?
Çeşitli ülkelerden yaklaşık 500 bilim adamının biraraya gelerek oluşturduğu Hükümetler Arası İklim Değişimi Uzmanlar Grubu son 50 yılda giderek artan küresel ısınmanın %90 oranında ‘insan eliyle’ meydana geldiğini ve yüzyıllarca devam edeceğini açıkladılar. Hazırladıkları rapora göre dünyanın, yüzyılın sonuna kadar 1.8 – 40C arasında ısınacağı, denizlerin 58 santimetreye kadar yükseleceği, kuraklığın bütün dünyayı saracağı düşünülüyor.
NASA iklim bilimcilerinden James Hansen da yerkürenin son 12 bin yıldan bu yana en yüksek sıcaklığı yaşadığını belirtti. Hansen'a göre karbondioksit gibi gazların son yıllardaki artışı dolayısıyla dünya, insanlığın neden olduğu tehlikeli bir kirlilik seviyesine doğru hızla yol almakta. Sanayileşme sonucu açığa çıkan metan gazı ve karbondioksit, açıkça, küresel ısınma felaketinin başlıca nedeni. Ünlü iklim bilimci yakın gelecekte ortaya çıkabilecek tehlikelere karşı ise şöyle uyarıda bulunuyor: “Isınmadaki artışın 2 veya 3 dereceye varması durumunda, büyük olasılıkla, bildiğimizden farklı bir dünya ile karşı karşıya kalacağız...”
Elbette tüm bu olaylar, dünyanın yaşam için olağanüstü hassas bir şekilde ayarlanmış dengesini akla getiriyor. Dünya hiç de ilk anda akla geldiği gibi, dozerle çarpsan yıkılmaz bir duvar misalî kaba bir sağlamlığa sahip değil. O sağlamlığı çağrıştıran büyük ölçekli küresel yapıların hem kendi içinde hem de birbirleri arasında sanıldığından çok daha ince ve hassas dengeler söz konusu. Havadaki karbondioksit oranı ile kürenin ısısı arasında, kürenin ısısı ile kıtaların kapladığı yüzey arasında, kutuptaki buzulların erimesi ile okyanuslardaki deniz suyunun yükselmesi arasında, iklim değişiklikleri ile çölleşme arasında, çölleşme ile hayvan türleri arasında... böylesi bir denge var.
İşte bu denge ve bu dengenin sürekliliği, Allah’ın yeryüzünde an be an yarattığı özel koşulların devamına bağlıdır. İnsan müdahalesi olmadığı takdirde, bu özel koşullar yaratıldığında, dünyamız da dengeli bir şekilde hayatiyetini devam ettirir. İnsan müdahalesi olduğunda ise, bu denge hemen bozulmaya yüz tutar.
Söz gelimi, bugün kendisinden bir âfet başlatıcısı olarak sözünü ettiğimiz ‘sera etkisi’nin aslında dünyanın normal yaratılış planı içinde yeri vardır. Hatta dünya üzerinde yaşamı mümkün kılan özel koşullardan bir tanesidir; dünyada yaşam olması için gerekli sıcaklığı sağlamaktadır. Ancak su buharı, karbondioksit ve metan gazının yeryüzünde oluşturduğu doğal örtü, fosil yakıtların kullanılması ve sanayileşme sürecinde ormanların yok edilmesi ile, bu örtüyü oluşturan gazları aşırı düzeye çıkarmaktadır. Normal koşullarda dünyayı ısıtan güneş ışınları, yeryüzünden yansıyarak atmosfere geri dönmektedir. Sera gazlarının atmosferde bu denli yoğun olması durumunda ise, bazı ışınlar bu gazlar tarafından tutulmakta, böylece atmosferdeki ısı normalin üzerinde artmaktadır.
Küresel ısınma kıyametin başlangıcı mı?
BİLİM adamlarının küresel ısınma dolayısıyla gelecekte öngördükleri olaylara bakıldığında, dünyamızın küresel ısınmayla birlikte kıyametine doğru yol aldığını görmemek saflık olur. Bazılarımız belki sıradan doğa olayları olarak haberleri okuyor olabilirler bu konuyla ilgili. Ama küresel ısınmanın yol açtığı ve açacağı olumsuzluklar, kıyamet alâmetleriyle ilgili hadîslerle örtüşmektedir. Meselâ bazı hadis-i şeriflerde kıyamet yaklaştığında afetlerin, depremlerin artacağı, toplu ölümlerin çoğalacağından söz edilmektedir. Bilim adamları da küresel ısınmanın yol açacağı iklim değişikliklerinin insanlar üzerinde yıkıcı etkilerinin olacağından bahsetmektedirler. Birkaç yıldan beri artan oranda meydana gelen kasırgalar, hortumlar, fırtınalar, seller, birçok yerleşim merkezinin sular altında kalması, depremler, volkanlar, tsunami dalgaları ve bunların sonucunda meydana gelen ölümler belki de bunun öncü işaretleri.
Bilim ve vahiy her zaman birbiriyle örtüşür, ama bilim adamlarının kendi ağızlarıyla vahyi bu denli güçlü tasdik ettiklerine her konuda rastlayabilir miyiz, bilemiyoruz. Bilim adamları ortaya koydukları bulguların kıyameti haber veren bilgiler olduklarının ne kadar farkındalar acaba?
Evlerimizdeki boşa yanan her stantby tuşunu kapatarak yılda 85 TL tasarruf sağlıyabiliriz.(Bunu 1000000000 çarparsanız daha akla yatkın bir rakam elde edebiliriz)
Dünya nüfüsunun yarısından daha azı stantby kapatmayı alışkanlık edinirse bir yılda kömür ile çalışan tam 13 elektrik santralini bertaraf edebilir.Buna binlerce ton karbonun atmosfere salınmaması demek.
[Resim Engellendi: http://s10b.directupload.net/images/090421/vtdtxdqh.jpg]