Fx silahınızda kullanacağınız En iyi 3 mermi.
Fx 16 gr
Falcon 14 gr
AA ve JSB 16 - 18 gr
legolas tarafından yazılan gönderiler
Lütfen Resim Paylaşımlarınızı Galeri Üzerinden Yapınız. Ek Dosya Yükleme İptal Edilmiştir..
-
-
2 yıl kadar önce 2. el Diana 460 aldım 700 tl ye.
Değiştirmeye karar verdim. Aklımdaki AT-44 veya Webley Raider gibi silahım ile birebir değişebileceğim bir silahtı. Şimdi Fx T12+Pompa aldık Diananın üzerine 850 tl verdik, vermek üzereyiz. Eğer imkanın varsa limitleri zorla 1 defa al. -
Yaklaşık 1 ay önce 2. el T12 aldım. Hafta sonu Bir soda şişesini 140 metreye diktim. Öyle çok kasmadan, yani kum torbası, veya yastık detek gibi şeyler kullanmadan 2. atışta soda şişesi kırıldı. 3. atışta da parçasını vurdum. Bilmem anlatabildim mi ?
-
Eğer silah ekvator çizgisine paralel bir doğrultuda ateşlenmez ise 2 si aynı anda yere düşmez. Çünkü yer çekimi ekvatordan kutuplara gittikçe artar.
Silah ekvatora doğru ateşlenirse mermi çekirdeğine etki eden yer çekimi kuvveti gidiş esnasında azalırken kutuplara doğru ateşlendiğinde artacaktır. Elle yere bırakılana ise sürekli aynı yer çekimi kuvveti etki edecektir.
Diye düşünüyorumBenimde demek istediğim bu idi. Artı yere paralel bir atış yaptınız, Mermi önce biraz yükselip daha sonra düşüşe geçmezmi. Bu mermi 200 mt/sn hızda da olabilir, 2000 mt/sn de. Yerçekimi aynı gücü uygularken yere bıraktığımız mermi hiç yükselmeden düşüyor. Silahtan çıkan mermi ise Önce biraz yükselip sonra yere düşüyorsa, atılan mermi serbest bırakılandan, atılan merminin yükseldiği kadar sonra düşmezmi. Tabi bu tam yatay atışlar için geçerli ki uzak hedefler için namlunun biraz da olsa kaldırıldığını düşünsek, atılan merminin düşmesi biraz daha uzar gibime geliyor.
Eğer yukarıda dediğim gibi mermi önce yükselip sonra düşüyorsa, hiç bir zaman yatay atış yapamıyoruz demektir. O zamanda soru iptal -
-
Bugün izlesene.com adresinde iken airgun yazıp arattım. Ramington AM 77 diye bir video çıktı. Baktım bu benim video. Zamanında çekimini yapıp, yüklemiştim. Foruma eklemek aklımdan çıkmış herhalde.
-
Bunlar ülkemize gelse. Bizim buradan alıp da özel izin ile domuz avına gidecek olanlar var.
-
Erdem, Mustafa Abi banada alırken hiç söylemedi, bunların kaç binde ne bakımı var. 30.000 de tetik,50.000 namlu, tüp gibi mi.
Şaka bir yana o yazıyı bende görmüştüm. Bu dediklerinden sonra yüreğime bir defa daha su serpildi. -
Kadir gerçekten güzel atışlar. Dediğin gibi tenekeye grup yapsan daha güzel olacakmış.
-
Güzel Silah. Hayırlı Uğurlu Olsun. 17 metreden bu atışlara inanamadıysan, 80-100 metrelerde şok olacaksın.
-
Yay ucu ağırlığını değiştirmek tepmeyi baya bi azaltır. Namlu iyi ise tepme azaldığı için isabet artar.
Dampa, dürbünün merceklerini silahtan gelen sarsıntılardan korur. Dürbünün silahın üzerinde geri kaymasını önler. Bu sayede Sıfırlama noktanız sabit olur. -
Dolum işini bende gözümde çok büyütmüştüm. Scuba çok büyük imkan. 30-40 tl verip tüpü doldurtup T12yide bu tüple 30-40 defa doldurmak demek her dolum 1 tl demek. İşin Pompa tarafı da şu. Silah 200 barda dolu iken 2 şarjör atıyorum (24 atış) 140 bara düşüyor, veya 3 şarjör atıyorum(32 atış) 110 bara düşüyor. 110 bardan 200 bara Fx pompa ile arada 1 dakika dinlenerek 4-5 dakikada dolduruyorum. Bence pompa kullanın, haa imkan varsa hem scuba hem pompa, Scubanın basıncı düşünce pompa ile üzeri doldurulur.
-
Günümüzde her ne kadar farklı farklı müzik türleri olsa da, hepimizin içinde unutamadığımız, etkilendiğimiz en az bir türkü vardır. Saman alevi gibi parlayıp sönmeyen, belki de asırlar öncesinden bugüne melodisini, hikayesini taşıyan türkülerimiz vardır. Hikayesi dedim çünki insan aynı insan, değişen veya değiştiğini sandığımız sadece yaşama biçimi. İşte benim çook sevdiğim türkülerden bir tanesi.
Yarim İstanbul'u Mesken Mi Tuttun?
Güz güneşi sarı sarı devriliyordu o ikindi üzeri de uzaklardaki mor dağların ardına. Elinde su testisi, köyün çeşme başında, sıraya girmişti. Yedi yıl önce beş altı yaşındaki kızlar şimdi varmışlardı on iki , on üçlerine. Düğün davulları aynı gün birlikte döğülen Hatça'yla Zalha'nın üçüncü çocukları koşup oynuyorlardı.
Derin bir iç geçirdi.
Bir çocuğu olsaydı bâri. Oğlan değil, kızı. O zaman olsaydı şimdiye yedi yaşında. Çeşmeden su getirmese bile, evde aşa muşa el atar, ortalığı toplar, anasına can yoldaşı olurdu. Ama İstanbul gurbetinde yedi yıldır eylenen eri, istemezdi kız evlât. Erkek olmalıydı çocuğu. Erkek olmalı babası gibi bilekli, kocaman kocaman elli, ayaklı, kaşı gözü kudretten sürmeli. On yaşına varmadan, çifte çubuğa el atmalıydı. Yedi yıldır İstanbul gurbetinde eyleşen böyle isterdi oğlunu. Babasının soyunu sürdürmeli, köy çocuklarıyla dere kıyısında güleş tutup, kendi akranlarını yere kabak gibi vurmalıydı:
Gene derin bir iç geçirdi.Yedi yıl, yedi koca yıldır İstanbul dedikleri güzeli bol, seyranı renkli İstanbul'da ne bekliyor da gelmek bilmiyordu? Sakın orda gül yüzlü, bal dudaklı, kara kaş kara gözlü bir güvercin göğsü topukluya... Ağlıyası geldi birden. Düşünmek istemiyordu bunu. O pençeli, o tuttuğunu koparan, o boylu poslu erkeğinin bir İstanbul kızına tutulup ondan dolayı sılasını unuttuğunu öğrense öldürürdü kendini. "Vallaha öldürürüm!" dedi içinden sert sert. "Günahı, vebali varsa ona. Kaba sakal hoca tevatür günah dediydi vaazda. Hele böyle bir şey olsun...."
Yanında bir karaltı. Kendine gelerek gözlerinin yaşardığına dikkat etti, sildi elinin tersiyle gözlerini.
Resullarin Emine anaydı gelen:
- Ne o kınalı kekliğim benim? dedi. Öksüzüm, yavrum. Ne ağlıyon? Telâşlandı:
- Yoook, ağlamıyorum nene...Gün görmüş, umur sürmüş kırış kırış nene inanmadı:
- Ağlıyon kınalı kekliğim, sürmelim ağlıyon. Ben bilmem mi ne diye ağladığını? Vefasızın diktiği fidanlar meyveye geldi. Onunla gurbete gidenler yedinci sefer dönüyorlar sılaya. O nerde? Hani?"Kınalı keklik" gene derinden bir çekti. Güneşin yarı yarıya derildiği mor dağlara baktı. Gözlerinden yuvarlananlara dur diyemiyordu gayri. Varsın aksınlardı Nene'nin dediği gibi, öksüze bu dünyada gülmek yoktu. Keten yelekli, burma bıyıklısı İstanbul gurbetinde belki de bembeyaz bir istanbul kızıyla unutmuştu sılasını. Dili de varmıyordu ama, unutmasa ne diye yedi yıldır dönüp gelmesin? Dönüp gelmedi diyelim, insan iki satır bir şeyler de mi yazamazdı? İlk gittiği aylar nasıl yazıyordu? Demek unutmuştu? Unutmuştu demek ha? Hıçkırdı. Genç, yaşlı kadınlar, ellerinin kınasıyla çiçeği burnunda kızlar toplandılar başına. Sormadılar hiçbir şey. Biliyorlardı. Sorup da ne diye yüreğini büstübün kaldırsınlar? Biri:
- Sus bacım, dedi. Sus! Bir başkası:
- Gözlerinden döktüğüne yazık!Sağdan soldan herkes bir şey söylüyordu:
- El oğlu değil mi? En iyisinin köküne kibrit!
-Vallaha Amasyanın bardağı, biri olmazsa biri daha bence..
- En doğrusu bu ama....
- Dinlemiyor ki!
- Bu gençlik, bu tâzelik...
- Yedi yıl, yedi yıl anam. Dile kolay. İnsan eksik eteğini yedi yıl sılasında unutur mu?Sıkıldı, bunaldı. Ağlamıyordu artık. Zaman zaman bu: Mâdem erkeği İstanbul gurbetinde yedi yıldır unutmuştu onu, o da varsın istidayı boşansın bir güzel, varsındı bir başkasına. Elini sallasa ellisi, başını sallasa...
Duramadı karıların arasında. Onüçünde bulup yitirdiği, yirmisine vardığı halde bir türlü geri dönemiyeni içinden bir sızı bir geçti. Testisini koydu çeşmenin iplik gibi akan suyunun altına. Testi dola dursun, gittiyse keyfinden mi gitmişti. İstanbul'a? Gözü kör olasıca yokluk. Düşmanına avuç açtıran yokluk yüzünden, birkaç para kazanıp öküzü ikileştirmek, birkaç dönüm tarla daha alıp babadan kalan bir kaç dönümüne eklemek için. O gece, o gece işte, nasıl yatırmıştı koluna! Nasıl okşamıştı saçlarını, neler demişti? İstanbul gurbetine gidecek, çok değil yazı orda geçirip, güze, olmazsa kışa koynunda desteyle para, dönecek. O zamana kadar bir de oğlu olmuş olursa, eh gayri, keyfine son olmıyacaktı!.
Başındaki beyat örtüyü çenesinin altında çözüp yeniden bağladı.
Yedi yıl, yedi koca yıl!
Kocasının isteğince bir oğlu olaydı bâri..Testisinin dolup taşmakta olduğunun farkına bile varmadı: Bir oğlu olsa o zamandan bu zamana, altı yaşında mı olurdu? Bösböyük, palazlanmış delikanlı. Akranlarıyla dere kenarında güleş mi tutardı? Babası gibi pençeli olur da akranlarını yere kapak gibi mi vururdu? Ekimde tarlaya birlikte mi giderler, hasat vakti düveni birlikte mi sürerlerdi? Babasının kokusunu mu taşırdı?
- Kınalı keklik kaldın gene. Bak testin doldu, taşıyor!Kendine geldi. İnsanoğlunun aklına şaştı. Gözleri testisindeydi güya. Testisinde olduğu halde, görememişti dolduğunu.
Çekti lülenin altından. Güldü acı acı.
Tuttu evinin yolunu. Tuttu ya, şimdi de aklından köyün yaşlıları, gençleri kaynaşmağa başlamıştı. Her kafadan bir ses:
- Deli anam deli bu!
- Doğru bacım, deli..
- Beni yedi yıldır sılamda unutacak da..
- Ben de hâlâ yolunu bekliyeceğim onu ha?Sonra kafa kafaya, fısıl fısıl bir konuşma. Ah bu konuşma, ah bu konuşmalar... Evden içeri girerken, Dursunların Hacı'yı hâtırladı elinde olmıyarak. İnce, kapkara kaşları yıkıldı sinirli sinirli. Testiyi bıraktı kapının yanına, geçti pencerenin önünde dayandı duvara sağ omzuyla. Odada kimse yoktu, tek başınaydı ya, deminki karılar, kızlar, orta yaşlıların hayalleri doldurmuştu odayı. Alev saçan bakışlarıyla sanki topuna haykırdı:
- Dursunların Hacı, Kara Hacı başınızda parçalansın. Atın yerine eşeği bağlamıyacağım işte, bağlamıyacağım!Kara Hacı da neydi ki sırma bıyıklı Ali'sinin yanında? Değil yedi yıl, on yıl dönmese sılasına, onu gene unutamazdı işte!
Güz güneşi çoktaan devrilip gitmişti mor dağların ardına. Gece iniyordu köye ağır ağır. Loş oda farkına varılmaksızın kararıyor, derinleşiyordu. Derken bu yandaki kapkara dağların ardından bakır kızılı kocaman bir ayın tekeri gözüktü. Sonra ağır ağır yükseldi göklere, ufaldı, bakır kızılını yitirdi, pırıl pırıl yanmağa, saz örtülü dumanlarıyla kerpiç evleri süslemeğe başladı.
Canı ne yemek istiyordu, ne de su.
Gel desen gelmez miydim? Şu güzellerin doldurduğu elmastan kadehleri ben dolduramaz mıydım?
Ali bakıyordu, sadece bakıyordu.
Oysa hem ağlıyor, hem söylüyordu:
- Ketenden yeleğini bile ben dikmedim miydi? Benim gibi bir öksüze dünyayı haram etmeğe nasıl kıydın? Yiğitliğine yakışır mıydı gurbette beklemek dayanacak özümün tükendiğini anlamadm mı?Ali susuyor, boyuna susuyordu. Taştan ses çıkıyor, Ali'den çıkınıyordu. Sözlerinin ardını getirdi ağlıya ağlıya:
- İnsafsız yedi yıl oldu sen gideli, diktiğin fidanlar meyvaya geldi tekmil. Birlikte gittiklerinizin tümü yedişer sefer geldiler sılalarına. Buraların güzelleri çoktur ama sana yaramaz. Durmadın sözünde Ali'm. Sözünde durmayana erkek demezler biliyor musun? Kavlimizde gidip de dönmemek varmıydı vefasız?Fakat Ali hiç ses vermeden bakmış bakmış, sonra çekip giderken duman olmuştu âdeta. Bağırmıştı ardından, bağırmış, bağırmış... Fakat Ali...
Uyandı. Güneş bir mızrak boyu yükselmişti Kalktı yaslandığı yerden:
- Hayırdır inşallah, dedi.Kalktı usulcak, gitti kapıya, örttü, kalın tahta sürgüsünü itti. Ne olur ne olmazdı. Kara, kuru Hacı kötü dadanmıştı çünkü. Köy bakkalında kafayı çekip elinde saz, düşüyordu tek gözden ibaret evininin yakınlarına. Daha bir günden bir güne ne kapısına dayanıp böyle böyle demiş, ne de çeşmeye giderken, yahut da tarlanın yolunu tek başına tuttuğunda yolunu kesmişti. Kesmemiş, lâf da atmamıştı ama, köyün cadı karıları pek yakıştırmışlar onu Kara Hacı'ya! Yedi yıldır İstanbul'u mesken tutan vefasızını düşüne düşüne uykuya varıverdi. Dünya çoktan silinmiş, ay devrini tamamlayıp elini eteğini çekmişti dünyanın göklerinden.
Devrile kaldığı yerde mışıl mışıl uyuyordu.
Uykusunda düş.
Düşünde İstanbul gurbeti. Taşı toprağı altındandı İstanbul gurbetinin. Ali'sini aramağa gitmişti düşünde. Bulmuştu da. Güzellerin arasındaydı. Bir kıyıdan bakıyordu. Güzellerden biri dizine başını koyup uzanmıştı boylu boyunca. Bir başkası gümüş bir kupayla şarap veriyor, daha bir başkası da dudağından öpmeğe uzatıyordu dudaklarını.O zaman, o zaman işte, gizlendiği kıyıdan çıkıvermişti. Ali şaşırmış, bırakıp güzellerini, koşmuştu yanına. Açmıştı ağzını Ali'sine, yummuştu gözünü:
- İstanbul'u mesken mi tuttun? Bu güzelleri gördün beni unuttun mu? Sılasına gelmeğe yemin mi ettin yoksa?
Yarim İstanbul'u mesken mi tuttun aman
Gördün güzelleri ben unuttun aman
Beni evinize köle mi tuttun amanGayri dayanacak özüm kalmadı aman
Mektuba yazacak sözüm kalmadı amanYarim sen gideli yedi yil oldu aman
Diktigin fidanlar meyveye döndü aman
Seninle gidenler silaci oldu amanGayri dayanacak özüm kalmadı aman
Mektuba yazacak sözüm kalmadı amanturkuler.com'dan alıntıdır.
Şükrüye tutkundan bir yorum.
Harici İçerik www.youtube.comDış kaynaklardan gömülen içerik, izniniz olmadan görüntülenmeyecektir.Harici içeriğin etkinleştirilmesi yoluyla, kişisel verilerin üçüncü şahıs platformlarına aktarılabileceğini kabul edersiniz. Gizlilik politikamızda bununla ilgili daha fazla bilgi verdik. -
Güzel olmuş. Ama daha ince bişeyler yapılabilse daha güzel olur.
-
Her ne kadar bende hatsanı tavsiye etmesemde olaya, kötüleri gör ki iyi olanı iste mantığından hareketle silahınız hayırlı olsun.
Geçenlerde bir yakınımda gördüğüm sas 125 gerçekten tahmin edemiyeceğim kadar isabetli idi. Şansınıza iyi bir namlusu varsa, Önce silahı söküp yay ucu ağırlığını plastik veya teflona çevirtin. Dürbün için Kadir'in dediği gibi kesinlikle dampa kullanın. Dampasız dürbünü monte edip tek atış yapmayın ve kaliteli mermi kullanın. Crossman olur, FX olur. Ama İstikrarda silah kadar, atıcı kadar mermide çok önemli. -
sırf bu buluşma başlığı için seve seve gelirdim yerim yakın olsaydı.
+1
İsraile doğru yola çıkmadan haber edin. Yolda yakalarım ben sizi. -
FX
Falcon
JSB
Crossman PremiereÖzellikle uzun mesafe çalışıyorsanız bu mermilerden şaşmayın.
-
Tek kelime Diana 460 magnum.
-
Erdem mesajını yeni gördüm. Teşekkürler....
Kaldığımız yerden devam edelim. Bu hafta tek başımaydım, yani hanım ve oğlumla beraber gittik.
Şişeleri diktiğim mesafe 93 metre
[Resim Engellendi: http://img121.imageshack.us/img121/9203/67117903.jpg]Silahımı çook seviyorum.
[Resim Engellendi: http://img687.imageshack.us/img687/4637/fx1e.jpg]
Silahımız atışa hazır.
[Resim Engellendi: http://img179.imageshack.us/img179/5618/fx2h.jpg]
90-100 metrelerde artık çok rahat şişe kırmaya başladım. Hatta ilk atışta üstünü 2. atışta altını patlatmak gibi atışlar yaptım.
Bu arada yemeğimiz de hazırlanmaya başladı.
[Resim Engellendi: http://img109.imageshack.us/img109/2825/kebap.jpg]
Afiyet olsun dediğinizi duyar gibi oluyorum. Gelin beraber olsun.
Silahın tepmediğini görünce eskiden Remington AM 77 ile atış yapmaya alışkın olan eşimde denemek istedi.
[Resim Engellendi: http://img683.imageshack.us/img683/1538/sniperb.jpg]
40 metre gibi mesafelerde attığı her şişeyi devirdi. 70 metre gibi mesafelerde bir şişeye 3 atış yapıp ilkinde şişenin başını 2. karavana ve 3. atışta da şişenin altını patlattı.
Arabanın üzerinden destekli bir grup yaptım. 70 metre. Daha iyisi çıkacak.
[Resim Engellendi: http://img257.imageshack.us/img257/6935/grupq.jpg]
Bu arada silahı pompa iile doldurmaya oğlum tüfek şişirmek diyor. Buna bayaa bir güldüm
-
Hepinize teşekkür ederim.Kullandıkça beğenim artıyor.