serdarhavsut tarafından yazılan gönderiler

Lütfen Resim Paylaşımlarınızı Galeri Üzerinden Yapınız. Ek Dosya Yükleme İptal Edilmiştir..

Bizimle Paylaşmak İstediğiniz Resimlerinizi Galeri Dışında Link Olarak Vermek Yasaktır. Galeriye Nasıl Resim Yükleneceğini Bilmiyorsanız Lütfen Konumuzu İnceleyin Buradan Açtığımız Konuyu Ziyaret Edebilirsiniz.

    Kurşun (Pb), doğada az miktarda ancak yaygın olarak bulunan ve insanların kullanmayı ilk öğrendikleri ağır bir metaldir. Atom ağırlığı 207,2 g/mol, erime noktası 327,46 <SUP>0</SUP>C ve buharlaşma noktası 550<SUP>0</SUP>Cââ¬â¢dir. Kurşun, nemli havada donuklaşan, oda sıcaklığında ise mavimsi-gri renk alan bir metaldir. Yüksek ısılarda (600-800ºC) kurşun oksit bileşikleri oluşur. Kolloidal kurşun oksit bileşiklerinden oluşan kurşun dumanı füme olarak bilinir. Doğada en çok galena filizi olarak bilinen kurşun sülfür (PbS) halinde bulunur. Saf metal ve alaşım halinde bulunabildiği gibi inorganik ve organik bileşikleri de mevcuttur. Yumuşak, tava gelen, şekil verilmeye müsait ve bulunduğu yerden itilip çıkarılabilme özelliklerine sahip olması nedeniyle sanayide geniş bir kullanım alanına sahiptir (1-4).

    İnorganik kurşun bileşikleri vücuda solunum ve sindirim yolu ile, organik kurşun bileşikleri ise solunum, sindirim ve deri yoluyla alınır. Kan dolaşımındaki kurşunun %90ââ¬â¢dan fazlası eritrositlerde yer alır. Eritrositlerdeki kurşunun iki önemli komponenti eritrosit membranı ve hemoglobindir. Kurşun, plazma ile eritrositler arasında bir denge içinde bulunur. Kan kurşun düzeyi 100 μg/dL olduğunda plazmadaki kurşun %1ââ¬â¢den daha azdır. Plazma kurşunu plazma proteinine bağlı fraksiyon ve diffisibil plazma kurşunu olmak üzere iki fraksiyonhalinde bulunur. Diffisibl plazma kurşunu vücut kurşun yükünün metabolik aktivite merkezidir. Vücuttaki toplam kurşun, biri iskelet diğeri yumuşak doku olmak üzere iki büyük kinetik havuza bölünebilir. En geniş ve kinetiği en yavaş olan havuz, iskelettir ve iskelette kurşunun yarılanma ömrü 20 yıldan fazladır. Vücuttaki kurşun albuminatın ağız boşluğunda bulunan H<SUB>2</SUB>S ile birleşmesi sonucu zor çözünen kurşun sülfür oluşur ve ağız mukozaları üzerine çökmesi ile ââ¬ÅBurton çizgisiâ⬠olarak bilinen ön dişlerin etlerinde dişleri adeta bir yaka gibi çeviren arduvaz renginde bir şerit meydana gelir. Bu şerit alt çene kesicilerinde ve çürük dişlerde daha barizdir. Kalınlığı 1-2 mmââ¬â¢ den 1 cmââ¬â¢ ye kadar değişebilir. Bazı olgularda ağzın iç kısmındaki mukozalar üzerinde kurşun çöküntülerine rastlanır ki bunlara ââ¬ÅGübler lekeleriâ⬠denir. Yumuşak doku havuzu, iskelet havuzuna göre daha labildir. Kurşunun biriktiği en geniş yumuşak doku havuzu karaciğer ve böbrekler olmakla beraber vücuttaki tüm dokularda bulunabilir. Yumuşak dokularda biriken kurşun, vücuttaki kurşunun %8ââ¬â¢ini oluşturur. Kurşunun vücuttan major atılım yolu böbrekler olup, daha az miktarda feçes, tükrük, saç ve tırnak iledir (3, 4). Gulson ve arkadaşları, laktasyon süresince sütten ve diğer vücut sıvılarından da atılımın olduğunu bildirmişlerdir (5).

    Kurşun, hem Santral Sinir Sistemi hem de Periferik Sinir Sistemi üzerine olumsuz etkileri olan bir kimyasaldır. Kan-beyin bariyerindeki endotel hücreleri ile beyine geçiş olur. Kurşunun en büyük morfolojik etkisi, hücre-hücre bağlantılarının zamanlanmış programlarını bozması sonucunda nöronal döngünün modifikasyona uğraması ve glia diferasyonunun erken gelişmesine neden olmasıdır. Kurşun maruziyeti sonucu noradrenalin ve dopamin transmitterlerinin konsantrasyonunda değişiklikler oluşur ve kolin asetiltransferaz aktivitesinde etkilenme söz konusudur (3,6).

    Düşük kan kurşun düzeylerinde bile psikomotor, bilişsel ve davranışsal patolojiler ve zeka düzeyinde gerilik görülebilmektedir. Bugün kurşun maruziyeti ile oluşan nörolojik etkilenmeyi ölçecek spesifik indikatörler yoktur. Ancak bebekler için Bayley Skalası ve büyük çocuklar için WISC-R IQ ölçeği gibi zeka düzeyi ölçekleri en duyarlı indikatörlerdir (3). Bazı çalışmalarda kan kurşun düzeyi ile işitme arasında bir ilişki olmadığı bildirilmiş (7,8), oysa Schwartz ve Ottoââ¬â¢nun yaptıkları çalışmada kan kurşun düzeyi ile işitme yetersizliği arasında bir ilişki olduğu rapor edilmiştir (9).

    Kan kurşun düzeyi erişkinlerde 80-100 μg/dL, çocuklarda ise 100-120 μg/dLââ¬â¢nin üzerine çıktıktan sonra kurşun ensefalopatisi görülebilir. Akut kurşun ensefalopatisinde beyinde peteşiyel tarzda kanamalarla birlikte ödem vardır. Beyin omurilik sıvısında basınç ve protein içeriğinde artış görülebilir. Papil ödemi gelişebilir ve optik disk etrafında gri depozitlerin birikmesi sonucu optik atrofiye gidiş olabilir. En önemli nöronal hasar beyincik korteksinde olmakla birlikte, değişik sıklıkla beyin korteksinde de meydana gelebilir. Hücresel harabiyet beyin hücrelerinde de biyoşimik metabolik reaksiyonların bozulması nedeniyle oluşur. Hastanın yaşı, genel durumu, absorbe edilen kurşunun miktarı, maruziyet süresi, kronik alkolizm gibi faktörler akut kurşun ensefalopatisinin klinik seyrinde rol oynar. Akut kurşun ensefalopatisi çocuklarda erişkinlere göre daha sık görülür. Başlangıç semptomları olarak davranış değişikliği, hafıza ve konsantrasyonda zayıflama, hiperirritabilite, halsizlik, depresyon, baş ağrısı-dönmesi ve tremor görülür. Tablo ilerledikçe beyin ödemi belirtileri ortaya çıkar, kusma, uyku hali, stupor ve koma gelişir. Başlangıç belirtileri olmadan akut kurşun ensefalopatisi gelişirse prognoz kötüdür. Ağır olgularda konvülzüyon ve koma meydana gelir ki bu durumlarda ilk belirtilerin görülmesinden sonra birkaç gün içinde hasta kaybedilir. Ölüm kalp yetmezliği nedeniyle oluşur. Bu durumlarda kan kurşun düzeyi 150 μg/dL civarındadır (3,4,6,10).

    Kronik kurşun ensefalopatisinde beyinde yaygın doku harabiyeti ve venlerin duvarlarında kalınlaşmalar görülür (4). Shih ve arkadaşları yaşlılar üzerinde yaptıkları çalışmada uzun süreli maruziyeti gösteren tibiakurşun düzeyinin yüksekliği ile bilişsel fonksiyon bozuklukları arasında ilişki olduğunu bildirmişlerdir (11).

    Periferik sinir sistemi tutulumu erişkinlerde çocuklara göre daha sık görülür. Motor nöron etkilenmesi sonucu oluşan felçlerde his kaybı yok veya çok azdır. Genellikle bilateral el bileği düşüklüğü, bazen bilateral ayak bileği düşüklüğü veya fasikülasyonlar ve distal atrofi ile beraber genel bir zayıflık halinde görülür. Ağır işlerde çalışanlarda özellikle fonksiyonel olan taraftaki radial sinir tutulumu sonucu 3. ve 4. parmakların aşağı düşmesi ile başlar ve daha sonra bileğin düşmesi ile ââ¬Ådüşük el belirtisiâ⬠açık bir şekilde kendini gösterir. Bununla birlikte, oküler kas da tutulabilir. Tendon reflekslerinin azalması veya alınamaması, fassikülasyonlar ve kas atrofisinin bulunması amyotrofik lateral sklerozun klinik tablosuyla karışabilir. Şiddetli periferik nöropatilerin prognozu iyi değildir, ancak bazen orta şiddette iyileşme görülebilir (4,6).

    Hematopoeitik sistem bulguları kurşun intoksikasyonlarının erken teşhisinde önemlidir. Kurşun intoksikasyonu sonucu hemoglobin sentezinde inhibisyon ve eritropoez stimülasyonu sonucu eritrositlerin yaşam süresinde kısalma meydana gelir. Bu nedenle kan ve idrarda Hem oluşmasından önceki maddelerin aranması kurşunun metabolik etkisini göstermesi bakımından önemlidir. Kurşunun, sülfidril grubu içeren enzimleri (delta Amino Levulinik Asit Dehidrataz, Koprogenaz ve Hem Sentetaz) inhibe ederek Hem sentezini engellediğine dair bulgular vardır. Hem sentezinin inhibisyonu ve hemoliz sonucu anemi meydana gelir. Çoğunlukla hipokrom mikrositer tipte olmakla birlikte nadiren normokrom normositer de olabilir. Periferik yaymada eritrositlerde bazofilik noktalanma ve retikülositozdan başka morfolojik özellik görülmez. Bazofilik noktalanmanın sebebi primidin 5 nükleotidaz enziminin kalıtsal yetersizliği ve olasılıkla kurşunun bu enzime olan etkisidir (4,10,12).

    Uzun süreli ve yoğun bir şekilde kurşuna maruziyet, ilerleyici ve geri dönüşümü olmayan böbrek hastalıklarına neden olur. Kurşun nefropatisi, böbrek fonksiyonlarının ilerleyici bir şekilde bozulması ile karakterize olup, tekrarlayan şiddetli akut intoksikasyonlardan kısa bir süre sonra da gelişebilir. Böbrek harabiyeti; kronik interstisyel fibrozis, tübüler dejeneresans, küçük arter ve arteryollerde vasküler değişikliklerden ibarettir. Glomerüler filtrasyon hızında düşme ve renal tübüler disfonksiyon ile birlikte interstisyel nefrit görülebilir. Proksimal tübüler hücrelerde eozinofilik inklüzyonlar ve proksimal tubulilerdeki harabiyet aminoasitlerin, glukoz, fosfat ve sitrik asidin reabsorbsiyonunu belirgin bir şekilde azaltır. Şiddetli olgularda Fankoni Sendromu (hiperaminoasidüri, glukozüri, hiperfosfatüri ve hipofosfatemi) görülebilir (4,10). Böbreklerden ürik asit atılımı bozulacağından özellikle eklemlerde ürik asit kristallerinin birikmesiyle gut hastalığına benzer bir tablo gelişebilir. Bu duruma ââ¬Åsatürnin gutâ⬠adı verilir. Gut, hipertansiyon ve kronik böbrek yetmezliği olan olgularda kronik kurşun intoksikasyonu düşünülmelidir (10). Fischbein ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada, kan kurşun düzeyi arttıkça serum kreatinin düzeyinin arttığı bildirilmiştir (13).

    Kurşun intoksikasyonlarında kan kurşun düzeyi 80 μg/dLââ¬â¢nin üstüne çıktığında gastrointestinal belirtiler görülmeye başlar. İlk belirtiler yemeklerden sonra mide bölgesinde rahatsızlık, iştahsızlık, hazımsızlık, kabızlık ve ishaldir. Kan kurşun düzeyi 100 μg/dLââ¬â¢nin üzerine çıktığında semptomların şiddeti artar. Eğer kurşuna maruziyet devam ederse ââ¬Åkurşun koliğiâ⬠gelişir ki bu durumda kan kurşun düzeyi genellikle 150 μg/dLââ¬â¢nin üstündedir. Kurşun koliğinin nedeni barsak duvarında bulunan düz kasların spazmı olarak bilinir (4). Yoshida ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada, kurşun maruziyeti olan işçilerin %45ââ¬â¢inde gastrointestinal semptomlardan en az 5ââ¬â¢inin bulunduğu rapor edilmiştir (14).

    Kronik kurşun intoksikasyonunun başlangıç devrelerinde vasküler kontraksiyonlar nedeniyle kan basıncı yükselir ve myokard lezyonu olabilir. Taşikardi, atrial aritmi, T dalgalarında negatifleşme, QRS ve T segmentinde genişleme gibi elektrokardiyografik değişikler görülebilir. Rahman ve arkadaşları, kan kurşun düzeyi arttıkça sistolik kan basıncının da arttığını rapor etmişlerdir (15). Amerika Birleşik Devletleriââ¬â¢nde yapılan 3. Ulusal Sağlık ve Beslenme Araştırmasıââ¬â¢nda, kan kurşun düzeyi en yüksek olan grupta kardiyovasküler mortalite riskinin kan kurşun düzeyi en düşük olan gruba göre 1,55 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir (16).

    Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda kurşunun serum Tiroid Stimülan Hormon (TSH) ve serum Tiroksin (T4) düzeylerinin düşmesine neden olduğu ve hipofiz bezinin baskılanması nedeniyle Tirotropin Salgılatıcı Hormona (TRH) cevabın olmadığı veya gecikmeli olduğu görülmüştür. Farelerde hipozin etkilenmesi çok az olmasına rağmen, kurşun intoksikasyonu gelişen hastalarda aylar sonra dahi bu disfonksiyon gösterilememiştir (17).

    Kurşun, kalsiyum metabolizmasına etki ederek vücut tarafından kalsiyum iyonu gibi algılanarak kemiklerde birikir ve osteoblastlara toksik etki gösterir. Hiperparatiroidizm, immobilizasyon ve kortikosteroid tedavisi, kan kurşun düzeyini arttırarak kurşun intoksikasyonu semptomlarının şiddetini arttırır. Kurşun maruziyeti sonucu yatak istirahatindeki işçilerde gelişen akut mononöropatilerin kemik rezorbsiyonuyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir (3).

    Kurşun, hipofiz depresyonu sonucu testiküler atrofiye neden olabilir. Kurşuna maruz kalan azospermik kişilerde yapılan testiküler biyopsilerde fibrozis görülmüştür. İntoksikasyonlarda impotans, cinsel isteksizlik ve infertilite geliştiği bilinmektedir. Kan kurşun düzeyinin 40 μg/dLââ¬â¢nin üzerinde olması halinde sperm morfolojisi ve fonksiyonunun etkilenebileceği düşünülmektedir. Kadınlarda adet düzensizliği, erken membran yırtılması ve infertiliteye neden olabilir. Plesantadan geçiş mümkün olduğu için düşüğe, ölü doğuma, yenidoğan ölümüne ve bebeklerin düşük doğum ağırlıklı olmasına neden olabilir (3,18,19).

    Kurşunun immün sistem üzerine olan etkilerini inceleyen araştırma sayısı sınırlıdır. Yapılan bazı çalışmalarda kan kurşun düzeyi ile immünite arasında bir ilişki olmadığı bildirilmiştir (20-23). Oysa Castillo ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada kanda kurşun düzeyi artarken, immünglobülin seviyelerinde azalma olduğu bildirilmiştir (24). Undeğer ve arkadaşları ise kurşuna maruz kalan işçilerde T-helper lenfosit, Ig G, Ig M, C3 ve C4 kompleman düzeylerinin düşük olduğunu rapor etmişlerdir (25).

    Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, 1980 yılında kurşun ve bileşiklerinin kanserojen olduğu yönünde yeterli delil olmadığını açıklamıştır (19,26). Ancak Anttila ve arkadaşları (27) ile Fu ve arkadaşlarının (28) yaptıkları çalışmalarda kurşuna maruz kalan işçilerde tüm kanserlerde olduğu gibi özellikle de mide, akciğer ve mesane kanserlerinde önemli düzeyde artışlar olduğu bildirilmiştir. Bu tür çalışma sonuçlarından sonra Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı 2004 yılında kurşun ve bileşiklerinin kanser ile olan ilişkisini yeniden gözden geçirme kararı almıştır (19).

    gladiatör ile revulotion arasındaki eksi artılara baktığımızda namlu çıkış hızları aynı ama biri seri atış yapıyor diğeri manuel , ama bir farkta atış sayısı. bu yönde gladiatör öne çıkıyor sürekli tüp doldurma derdi yok , mustafa bey bu konuya ilerde el atarmı bilemiyorum ama gladiatör seri olsa tadından yenmez olur diye düşünüyorum :D sanırım benim terciihim gladiatör olacak :D ama önce silahı bi görmek isterim.

    birde sorum olacak gelen silahların kalibreleri ne olacak ? sadece 4.5 mi yoksa secenekler varmı ?