swordfish01tr tarafından yazılan gönderiler

Lütfen Resim Paylaşımlarınızı Galeri Üzerinden Yapınız. Ek Dosya Yükleme İptal Edilmiştir..

Bizimle Paylaşmak İstediğiniz Resimlerinizi Galeri Dışında Link Olarak Vermek Yasaktır. Galeriye Nasıl Resim Yükleneceğini Bilmiyorsanız Lütfen Konumuzu İnceleyin Buradan Açtığımız Konuyu Ziyaret Edebilirsiniz.


    Malesef X(X( babalar gününü hesaba katmamışız ;confused; eşim de bana süpriz olsun diye başka bir program yapınca işler karıştı nekadar uğraşsamda olmadı. Gece gece arkadaşları tekrar aradım X(X(X( yinede sabah 5.30 da uyandım kafamda birmilyon tilki dolanıyor, kaçayım dedim bizimkiler uyanana kadar gelirim falan olmadı neyse başka bir buluşmaya şişeleri biriktirmeye devam..........


    hocam sen merak etme ben adanaya gelim bir yandan da balık malzemeleri alır gideriz gölün kenarına hem balık tutarız hem de atış yaparız merak etme sen :thumbup:

    doğru değil nasıl ki çöküntü, çöküntünün merkezine ilerledikçe artıyorsa çekirdeğe yaklaştıkça da basınç artar. benim de kafamı karıştıran bir nokta var aslında. dünyanın merkezinde ve dünyanın dönüş yönüne ter istikamette dönen eriyik metal tabakası manyetik alanın ouşmasına ve manyetizmaya neden oluyor belkide bu basıncın o katmanda fazla olup eriyik metalin birbirine yapışık vaziyette dönmesi için yüksek bir basıncın gerekliliğinden kaynaklanıyordur. yani bu nedenle dünyanın merkezinde en güçlü yer çekimi vardır...
    insan beyni neden bu kadar sınırlı yaratılmış durmadan soru soruyoruz ve cevabını bulana kadar bi hoş oluyoruz :him:s

    Einstein newtonun kütle çekimanunu bir bakıma şu şekilde değiştirmiş "evrende bulunan bütün cisimler uzaya bulundukları yerde bir çkünü oluştururlar (bir futbl topunn çarşaf üzerin konulduğunda oluşurduğu çöküntü gibi) bu çöküntü kütlesi oranındaır ve luşturuğu çöküntü nedniyle uzayı büker, bükülen uzay cisimler üzerinde her yönden bir basınç oluşturur bu basınç üzerinde bulunan gezegenin kütlesi oranındadır. bundan dolayı basınç en fazla çekirdektedir

    bir siteden elde ettiğim bilgilere göre;


    Newton'un evrensel çekim kanunu (Klasik mekanik’in bir parçasıdır) aşağıdaki gibi ifade edilir;

    Her bir noktasal kütle diğer noktasal kütleyi, ikisini birleştiren bir çizgi doğrultusundaki bir kuvvet ile çeker.Bu kuvvet bu iki kütlenin çarpımıyla doğru orantılı, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılıdır:


    Burada:
    F iki kütle arasındaki çekim kuvvetinin büyüklüğü,
    G Yerçekimi sabiti,
    m1 birinci kütlenin büyüklüğü,
    m2 ikinci kütlenin büyüklüğü,
    r ise iki kütle arasındaki mesafedir.
    SI birimlerinde, F Newton (N), m1 and m2 kilogram(kg), r Metre (m) dir, ve G sabiti yaklaşık olarak 6.68 × 10-12 N m2 kg-2’a eşittir. G ilk kez İngiliz bilim adamı Henry Cavendish tarafından, "Philosophiae Naturalis Principia Mathematica"nın basımından 111 ve Newton’un ölümünden 71 yıl sonra ölçülmüştür; bu yüzden Newton’un hesaplamalarının hiçbirinde “G” sabiti kullanılmamış, bunun yerine bir kuvvete bağıl başka bir kuvvet hesaplamıştır.

    Newton’un çekim kanunu Coulomb yasası’na benzer.Newton’un kanunu iki kütle arasındaki çekim kuvvetini hesaplamak için kullanılırken, benzer şekilde, Coulomb kanunu yüklü iki iletkenin arasındaki elektriksel kuvvetin büyüklüğünü hesaplamak için kullanılır.Coulomb kanununun denkleminde, Newton’un denklemindeki kütlelerin yerine yüklerin çarpımını içerir.Böylece, Coulomb kanununa göre elektriksel kuvvet yüklerin çarpımının aralarındaki mesafeye bölünmüyle doğru orantılıdır.

    Konu başlıkları [gizle]
    1 Yerçekimi ivmesi
    2 Uzaysal Boyutu Olan Kütleler
    3 Vektör Formu
    4 Çekim Alanı
    5 Newton’un Teorisi’nin Problemleri
    5.1 Teorik Kaygılar
    5.2 Gözlemle Uyuşmazlıklar
    5.3 Newton'un Şüpheleri
    5.4 Einstein'ın Çözümü
    6 Kaynakça
    7 Notlar

    Yerçekimi ivmesi [değiştir]
    a1’e birinci kütleye etkiyen yerçekimi İvmesi diyelim.Newyon’un ikinci kanununa göre F = m1 a1, a1 = F / m1’dır.Fi önceki denklemden yerine koyarsak:

    olur.
    Aynı şekilde a2’de buna benzerdir.

    SI birimlerinde, yerçekimi ivmesi(ve ya genel olarak ivme) metre’nin saniyenin karesine oranıdır(m/s2 or m s-2).SI olmayan birimlerde ise, birimi Galileo(Gal), g-kuvveti(g-force), feet bölü saniyenin karesidir.

    Bir kütleyi dünyaya çeken kuvvet aynı zamanda dünyayı da kütleye doğru çeker.Bunların ivmeleri ise aşağıdaki gibi verilir::


    Eğer m1 m2’ye göre göz ardı edilebilirse, küçük kütleler yaklaşık olarak aynı ivmeye sahip olur.Bununla beraber, m1 epeyce büyükse, birleşik ivme göz önüne alınmalıdır.

    Eğer r bir objenin yörüngesi boyunca oransal olarak çok az değişirse – bir objenin dünyanın yüzeyine yakın bir yerde düşmesi gibi – yerçekimi ivmesi sabite oldukça yakın olur.Büyük bir kitle boyunca, “r”deki değişiklikler, ve yerçekimi kuvvetindeki ardı ardına değişiklikler gözle görülür bir gel-git kuvveti oluşturabilir.Örneğin, dünyanın yakın ve uzak yüzleri ile ay arasındaki mesafe farkı 6,350 km dir; 385,000 km ortalama mesafeye göre küçük bir fark olsa da, bu ayın, dünyanın okyanusları üzerinde bir çekim kuvveti oluşturmasını ve böylece gelgit oluşumuna sebep olur.

    Uzaysal Boyutu Olan Kütleler [değiştir]
    Eğer ilgilenilen kütlelerin uzaysal boyutu varsa(teorik olarak noktasal olmaktan ziyade) o zaman aralarındaki çekim kuvveti, bu kütleleri oluşturan kavramsal noktaların katkılarının toplanmasıyla hesaplanır.Limitte, bileşen nokta kütleler sonsuz derecede küçüldükçe, kuvvetin(aşağıda vektör formu görülüyor) iki fiziksel kütlenin boyutlarına oranlarının integrali gerekir.

    Bu yolla, kütlesi küresel olarak simetrik dağılmış kütle, harici kütlelere, tüm objelerin kütleleri merkezindeki bir nokta etrafında toplanmış gibi, aynı çekim etkisi uygular.[1]. (Bu genellikle küresel simetrik olmayan kütleler için geçerli değildir..)

    Küresel simetrik dağılımlı bir malzemenin içindeki kütleler için, çekimsel kuvveti bulmak için Newton’un kabuk teoremi(Shell’s theorem) kullanılabilir.Bu teorem bize kütle dağılımının farklı parçalarının, kütle dağılım merkezinden r0 kadar uzaktaki bir parçayı nasıl etkilediklerini açıklar:

    r < r0 yarıçapında bulunan kütle, r0’da sanki kütlenin tamamı bu yarıçapta bir küredeki tüm kütlenin kütle dağılımı merkezinde toplanmış gibi aynı kuvvete sebep olur(yukarıda yazıldığı gibi).
    r > r0 yarıçapında bulunan kütle r0’ da net çekim kuvveti oluşturmaz.Örneğin, r0 noktasındaki kürenin elementleri tarafından etkilenen münferit kuvvetler birbirlerini götürürler.
    Örneğin, bir sonuç olarak, uniform dağılan bir kalınlık ve yoğunluğa sahip olan bir kabuk boyunca net çekim kuvveti sıfırdır.

    Vektör Formu [değiştir]

    Dünya üzerindeki çekimin makroskopik görünüşü.
    Bir odadaki çekim:Dünyanın eğriliği bu ölçekte göz ardı edilebilir, ve kuvvet çizgileri paralele yaklaşık ve dünyanın merkezini gösterir şekilde kabul edilebilir.Newton’un evrensel çekim kanunu, hem çekim kuvvetinin büyüklüğünü hem de doğrultusunu gösteren bir vektör olarak yazılabilir. Bu formülde kalın yazılar vektörleri göstermektedir:


    Burada

    1 numaralı objenin ikiye uyguladığı kuvvet,
    G çekim sabiti,
    m1 ve m2 sırasıyla birinci ve ikinci objelerin kütleleri,
    1 ve 2 objeleri arasındaki mesafe,
    ise 1’inci objeden 2.’ye olan birim vektördür.
    Eşitliğin vektörel formunun, Fnin artık vektörel bir değer olması ve sağ tarafın uygun birim vektörle çarpılmış olması haricinde, daha önceden verilen skaler formla aynı olduğu görülebilir.Ayrıca buradan şu da görülebilir:F12 = - F21.

    Çekim Alanı [değiştir]
    Çekim alanı uzayda verilen herhangi bir noktadaki objeye, birim kütle başına uygulanan çekim kuvvetini tanımlayan vektör alanıdır.Aslında bu o noktadaki çekim ivmesine eşittir.

    Eğer birden fazla obje varsa(dünya ve ay arasındaki bir roket gibi) kullanışlı hale gelen bir genelleştirmedir.İki obje için(örneğin obje 2 bşr roket ve obje 1 de dünya olsun) basitçe yerine ve m2 yerine m yazabiliriz ve çekim alanını aşağıdaki gibi tanımlayabiliriz:


    Böylece:

    olur.
    Bu formül alana sebep olan objelerden bağımsızdır.Bu alan ivme birimlerine sahiptir ve bu da SI birimlerinde m/s2’dir.

    Çekim alanları aynı zamanda korunumlu alanlardır, yani, bir pozisyondan öbürüne çekim tarafından yapılan iş yoldan bağımsızdır.Bunun sonucunda potansiyel aşağıdaki gibi potansiyel V(r) alanı oluşur:

    .
    Eğer m1 noktasal bir kuvvetse veya homojen dağılmış bir kütle ise, kürenin dışındaki kuvvet alanı g(r) izotropiktir(yönden bağımsızdır), örneğin,sadece kürenin merkezinden olan r mesafesine bağlıdır.Bu durumda;


    Newton’un Teorisi’nin Problemleri [değiştir]
    Newton'un tanımı birçok pratik amaç için yeterli şekilde doğrudur ve bu yüzden geniş şekilde kullanılır.Boyutsuz değerler φ/c2 ve (v/c)’nin ikisi de küçük olduğunda kullanılabilir, burada φ çekimsel potansiyel, v incelenen objelerin hızı ve c ışık hızıdır.Örnek olarak, Newtonien çekim Dünya/Güneş sisteminin doğru bir tanımını sağlar, çünkü;


    burada rorbit dünyanın güneş etrafındaki yörüngesinin yarıçapıdır.

    Boyutsuz değişkenlerden biri büyük olduğu durumlarda, sistemi tanımlamak için genel görelilik kullanılmalıdır.Genel görelilik, küçük potansiyel ve düşük hız sınırlarında Newton'un çekime dönüşür bu yüzden, Newton’un çekim kanunu için sıklıkla genel göreliliğin düşük çekim limiti denir.

    Teorik Kaygılar [değiştir]
    Çekim arabulucusunu hemen bulma gibi bir ihtimal yoktur.Çekimsel kuvvet ile bilinen diğer temel kuvvetler arasındaki ilişkiyi tanımlamak için teorisyenler tarafından yapılan teşebbüsler, 50 yıldır gözle görülür bir ilerleme kaydedilmiş olsa da, henüz sonuca ulaşmamıştır.Newton bile açıklanamaz uzaktan etkileşim konusunda kendini yetersiz hissetmiştir.
    Newton’un teorisi çekimsel kuvvetin ani iletimini gerektirir.Genel göreliliğin geliştirilmesinden önce uzay ve zamanın doğası ile ilgili yapılan klasik varsayımlar, yayılım gecikmesi kararsız yörüngelere sebep olur.
    Gözlemle Uyuşmazlıklar [değiştir]
    Newton'un teorisi gezegenlerin, özellikle Merkür’ün, yörüngelerinin güneşe en yakın noktalarının(günberi) yalpalamalarını tam olarak açıklamaz.[2].Newton'un tahminlerle, gözlenen yalpalama arasında, diğer gezegenlerin çekimsel sürüklemelerinden kaynaklanan, 43/3600 derecelik(43 arcsecond) bir uyumsuzluk bulunmaktadır.
    Newton’un teorisi kullanılarak tahmin edilen sapma gözlenenin sadece yarısıdır.Genel görelilik ise gözlemlere daha yakındır.
    Çekimsel ve ataletsel kütlelerin tüm kütleler için aynı olmasıyla ilgili gözlenen gerçek, Newton’un sisteminde açıklanamamaktadır.Genel görelilik bunu bir varsayım olarak alır.

    Newton'un Şüpheleri [değiştir]
    Newton kendi anıtsal çalışmasında çekim kanununu formüle edebiliyorken, kendi eşitliklerinin öne sürdüğü uzaktan etkileşim(action at a distance) kavramı yüzünden kendini derin şekilde rahatsız hissediyordu.Kendi sözleriyle “ bu gücün sebebini hiçbir zaman tespit edememişti”.Tüm diğer durumlarda, kütleler üzerine etkiyen çeşitli kuvvetlerin sebebini açıklamak için hareket olgusunu kullanmıştır, fakat, çekimle ilgili durumda, çekim kuvvetini üreten hareketi deneysel olarak tanımlayamamıştı.Dahası, yer üzerindeki bu kuvvetin sebebine gelince bir hipotez önermeyi dahi reddediyordu.

    “Filozoflar şimdiye kadar çekim kuvvetinin kaynağı için boşuna doğa araştırmasına girişmişlerdir” diye pişman olmuştur, çünkü “birçok sebepten dolayı”, doğa olgusunun temeli olan, “şimdiye kadar bilinmeyen sebepler”in varlığına ikna olmuştur.Bu temel olgular hala araştırılmaktadır ve hipotezler çok olsa da tanımlayıcı yanıt henüz bulunamamıştır.Newton’un 1713 tarihli ve “Principia”nın ikinci baskısı olan “General Scholium”unda:

    Daha henüz çekimle ilgili bu özelliklerinin sebeplerini olgudan keşfedebilmiş değilim,ve yalandan hipotez uydurmadım…Çekimin varlığı ve açıkladığım yasalara göre işlemesi ve uzaysal kütlelerin(yıldız, gezegen gibi) hesaplamasına yaptığı hizmetler yeterlidir.Bir kütle bir başkasını bir vakum içinde, başka hiçbir şeyin arabuluculuğu olmadan etkiler, etkileri ve kuvvetleri tarafından ve onların içine diğerine taşınabilmesi bence büyük bir garabettir ve bence bu yüzden, felsefi malzemelerde düşünmenin bileşen yetisine sahip hiç kimse, onun içine düşmez. [3]
    Einstein'ın Çözümü [değiştir]
    Bu itirazlar, Einstein’ın genel görelilik kuramı tarafından tartışılmıştır, buna göre çekim, kütleler arasında oluşan bir kuvvet olmak yerine bükülü uzayzamanın bir özelliğidir.Einstein’in teorisinde, kütleler uzayzamanı kendi yakınlarında deforme ederler ve diğer parçacıklar uzayzamanın geometrisinin belirlediği yörüngelerde hareket ederler.Bu tüm uygun gözlemlerle tutarlı olan, ışık ve kütle hareketlerinin tanımına müsaade etmiştir.

    Newton'un teorisi yerçekimi etkilerinin mükemmel bir tahmini olarak kullanılmaya devam etmektedir.Görelilik ise sadece aşırı bir doğruluğa ihtiyaç olduğunda veya çok büyük kütlelerde çekimle ilgilenildiğinde gereklidir.

    bullarika senle tanışma isterim çok renkli bir kişiliğin var kardeş :)
    bu aralar bi istanbul buluşması yapılsa forumda iyi de olur aslnda hem yeni gelenler tanışır hem de bilgi alışverişi olur... mustafa beye bence bu organizasyonu yapabilir hem de yeni tüfekleri inceleme fırsatımız olur belk ;tufey#

    mitbusters gibi olucaz yani tahribat mahribat derken ben tavukta denemiştim jet,raptor,rocket arasından en iyisi boncuğu sökülmüş rocket ti g;$i

    abi ben bayılıyorum mythbuster programına ama d-samartta olduğundan izleyemiyorum artık sabahları en büyük sevkimdi bi aralar. neden ülkemizde o tarz programlar değil de kaynana gelin programları oluyor anlayamıyorum. ?(

    bu testteki veriler güvenilir gibi hedef olarak kullanılan malzeme homojen bir yapıya sahip. ingilizcem pek iyi olmadığı için tam olarak anlamadım ama ingilizcesi iyi olan arkadaşlar yorumlarınız nedir?


    Harici İçerik www.youtube.com
    Dış kaynaklardan gömülen içerik, izniniz olmadan görüntülenmeyecektir.
    Harici içeriğin etkinleştirilmesi yoluyla, kişisel verilerin üçüncü şahıs platformlarına aktarılabileceğini kabul edersiniz. Gizlilik politikamızda bununla ilgili daha fazla bilgi verdik.

    bir öğretmen olarak kendime kızdım doğrusu biraz araştırma yapmadan cevapladığım için. X(


    BALİSTİK

    BALİSTİK:
    Fransızca "balistique" sözcüğünden gelen bir kelime olup, uzaya fırlatılan cisimlerin, özellikle mermilerin gerek bir silahın içindeki gerekse dışındaki devinimlerini ve hedef üzerindeki etkisini inceleyen bilimdir. Bir başka deyişle, mermilerin itme kuvveti, uçuşu ve çarpma etkisini inceleyen bir bilimdir. 19.yy boyunca silah alanında ortaya çıkan teknik ilerlemeler sonucunda gelişen modern balistik bilimi üç dala ayrılır.
    İÇ BALİSTİK: Merminin ya da fişeğin, fişek yatağına sürülmesinden başlayarak, ateşli silahın mekanik yapısını, çalışmasını, patlamanın oluşumu, fişek üzerindeki etkisi ve mermi çekirdeğinin silahı terk etmesine kadar olan devinimleri inceler.
    Gerçekte barut ateşlendiğinde bir anda yanmaz ve giderek artan bir gaz hacmi meydana getirir. Bu da basıncı çoğaltarak mermiyi ileri doğru iter. Ama gazların etkisindeki alan genişleyince, basınç da aynı oranda düşer. Bu yüzden ağır yanan barutlar ve uzun namlular kullanılarak basıncın sabit tutulmasına çalışılır. Bu uzun namlular gazların etkisini uzatarak, namluları fazla yormaksızın yüksek ilk hızlar elde edilmesini sağlar. İç balistiğin teorik incelemesi, en yüksek basınçla (bazı namlularda cm2 ye 3 tona ulaşır) ilk hız arasındaki ilişkilerin incelenmesine dayanır. Bu inceleme geri tepme hızının hesaplanmasına da yardım eder. İç balistikte deney, ancak 1839 da General Piobert'in barutu kapalı kapta yakmak için yaptığı çalışmalarla başlamıştır. Bu deneylerde barut basıcı ölçülebilir bir değer haline gelmiştir. Deneylerde barut basıncı ölçerler (Crusher), kaydedici mermiler, velosimetreler vb. kullanılmaya başlanmıştır.
    DIŞ BALİSTİK: Mermi ya da mermi çekirdeğinin namluyu terk etmesinden başlayarak hedefe varıncaya kadar yol kateden mermi çekirdeğinin uçuşuyla ilgilenir.
    Dış balistik, çok eskiden beri incelenmesine rağmen, uzun süre yanılgılarla dolu olarak kalmıştır. Çünkü hedefe görerek yapılan düz atışta, mermi yörüngesinin düz bir çizgi halinde; dikey atışta ise ikizkenar üçgen biçiminde olduğu sanılıyordu. Ancak, 1537 yılında Venedik'li Tartaglia, yörüngenin daima eğri olduğunu ortaya koydu. balistik biliminin tamamen açıklığa kavuşabilmesi için Galile (2638) ile Newton (1723) beklemek gerekecekti.
    Bunlardan birincisi yer çekiminin, ikincisi de hava direncinin etkisini belirlemişti. Bir merminin yörüngesi boşlukta dikey eksenli bir parabol çizebilir, ama havanın direnci bu ideal eğriyi değişikliğe uğratmaktadır. bu değişikliğe sebep olan şartlar hem merminin hızına, hem çapı, ağırlığı biçimi ile ilgili ve "balistik" adı verilen bir çeşit katsayıya bağlıdır.
    Öte yandan mermiyi kendi yörüngesine teğet tutmak için namlu içindeki yivler sayesinde merminin kendi ekseni etrafında dönmesi sağlanır. Bu merminin ilk atış yüzeyine oranla sapma sakıncası doğurduğu gibi, mermiye yörüngesinde "devinme olayı" ve "üğrüm" adları verilen özel hareketler yaptırır.
    1742 de İngiliz Robins tarafından balistik sarkacın ortaya konulması sayesinde, mermilerin yörüngelerindeki hızları ölçülebilir hale gelmiştir. balistik bilimine deneysel bir nitelik kazandırılmıştır.
    ETKİ (NÜFUZ) BALİSTİĞİ: Mermilerin ve patlamayla hız kazanmış parçaların hedefte yaptığı etki ile ilgilenir. Genelde kriminal olaylar çerçevesince değerlendirilen bir daldır.

    Namluyu terk eden çekirdeğe etki eden etkenler:
    Yerçekimi:
    Kurşun namluyu terk ettiği andan itibaren her cisim gibi yer çekimi gücünün etkisine tabidir. Buna göre kurşun, tamamen yatay atış yapılan bir namludan çıktıktan sonra bir yay çizerek yere ulaştığı an ile, aynı yükseklikten bırakılan tamamen aynı bir çekirdek ile eş zamanda yere ulaşır. kurşunun yatay olan süratinin , dikey olan bu serbest düşüşe hiç bir etkisi yoktur. Yatay hızlanma ve serbest düşüş tamamen bağımsız etkenler çerçevesince gelişir. Aynı fiziksel özelliklere sahip seri bir yivli tüfek mermisi, yivsiz mermi veya sapan taşı atıldıkları merkezden uzaklıkları farklı olmak üzere aynı anda yere düşerler.
    Sürtünme:
    namluyu terk eden çekirdeğe etki eden bir ikinci faktör de, havanın sürtünme etkisidir. Havaya sürtünme, çekirdek namludan çıktığı andan itibaren hızı yavaşlatır. Kurşun yer çekimi dolayısı ile belirli bir sürede düşeceğinden, amaç mümkün olduğunca uzağa düşmesidir. Bunun için tek çare hızın arttırılmasıdır. Günümüzdeki modern mermiler son derece hızlı olarak tasarlanmakta ve imal edilmektedirler.(Ses hızının 2,5-3 katı.)

    Bu dış etkenlerin yanısıra "ikincil etkenler" diyebileceğimiz, rüzgar, hava şartları,çekirdeğin ve namlunun fiziksel özellikleri de çekirdeğin namludan çıktıktan sonra farklı eğriler çizmesine sebep olur.

    hocam istrersen hava sürtünmesini de kat hesaba mesela taşın suda yüzmesi gibi merminin de havada yüzmesinden kaynaklanan bir enerjisi var fizikte enerjinin korunumu yasası vardır hiçbir enerji vardan yok olmaz yoktan da var olmaz yani birbirine dönüşür. mermi baruttan aldığı enerjinin bir kısmını hava sürtünmesi ile ısıya bir kısmını da yiv setler aracılığıyla dönüş enerjisine çevirir ki bu da onun kinetikl enerjisinin ileri odaklanmasını sağlar...

    eğer hava sürtünmesi olmayan bir ortamda mermiyi atsaydın "örneğin uzayda ama yerçeki,mi olacak" yerçekiminden dolayı dediğin doğru olurdu ama hava sürtünmesi engel olur bu olaya...


    tamamdır hocam acele gidip ben köşedeki bankayı soyayım gerekli malzemeler için ;atlig; sen de kahve için su koy ;,;-